Neden Başkent’te 10’dan sonra hayat yok ?
Panora Alışveriş Merkezi’nde bir restoranda iftar sonrası oturuyorduk. Cumartesi akşamıydı ve hoş bir sohbete dalmıştık. Tam da sohbetimizin başlarında sayılabilecek bir anda garson beliriverdi ve bize “abi kasa kapanıyor, ödemeyi almalıyız” benzerinden birşeyler söyledi. Konuşmamızın tam da ortasına limon sıkılmasının verdiği rahatsızlıkla etrafa bakınırken mağazaların kepenklerinin de yavaş yavaş kapandığını görünce mecburen hesabı ödeyip, ortamı terk etmek zorunda kaldık. Bu çok rahatsız ediciydi ve arkadaşımla da bu konuda ancak arabamda konuşabildik ve gerçekten çıkan sonuç saçmaydı!
Cumartesi akşamı yani ertesinde birçok kişinin çalışmadığı bir günün gecesi neden kapanma saati mesela 12:00 değildi de 10:00’du? Acaba bunu mağazalar mı istemiyordu yoksa müşteriler mi? Ya da bu bir çeşit kanundu da biz mi bilmiyorduk? Mağazaların bunu tam tersine isteyeceğini düşünüyorum keza onlar için bu daha fazla kazanç demek. Müşteriler içinse kendimden örnekleyecek olursak, benim oyum kesinlikle 12:00 olurdu. Ertesi gün erken kalmak durumunda değildim ve zaten 8:30’da açtığım iftar sonrasında 9:30’da yemeğim ancak bitmişti ki çay+muhabbet filan derken AVM kapanıvermişti.
Yurtdışındaki örneklere bakacak olursak daha erken kapanan da var, daha geç te. Ancak sahur geleneğinin olduğu İslam ülkelerine bakarsak bu saatlerin Ramazan’da özellikle çok daha esnediğini sair aylarda ise yine bizim ülkemize göre daha uzun olduğunu görebiliriz. Bence bu konuda sözde çağdaş ülkeler baz alınmış ancak bizim kültürümüz gözardı edilmiş. Bizim insanlarımız Batı ülkeleri gibi izole bir kültürden gelmiyorlar. Bizdeki arkadaşlıklar, dostluklar, akrabalık, aile kavramı vb. unsurlar onlara oranla çok daha kuvvetli ve bu bağların sağlıklı bir şekilde aktarılması için de bu toplulukların muhabbetinin zaman sınırlamasının ortak mekânlardan da kaldırılması önemli bence. Yoksa zaten ben arkadaşımın evinde ya da o benim evde muhabbet edilebilirdi ancak insan bari Cumartesi günü bir değişiklik olsun diye düşünüyor ama ne fayda, kendinizi kapıdışında buluveriyorsunuz!
Bu saat olayını bence çözmeliyiz. Sadece Alışveriş Merkezleri için değil diğer mağazalar da bence gerekli izinleri alıp isterlerse sabaha kadar açık kalabilmeli. Hiç olmazsa bu Cuma ve Cumartesi akşamları için ivedilikle yapılmalı diye düşünüyorum, hatta Ramazan ayına özel saatler bile düzenlenebilir. Alışveriş Merkezleri’nde bu daha kolay zira bunlar genellikle izole yerler ve konutlara rahatsızlık verme ihtimâlleri daha düşük. Ama eminim bu tip gürültü kirliliği yapmayan işletmeler için yeni bir düzenleme yapılabilir ve fazla çalışmayı göze alarak açık kalmak isteyen işyeri sahiplerine sosyal/kültürel ortama ters düşmeyecek şekilde diledikleri kadar zaman verilerek bir nevi ticari özerklik sağlanabilir. Mekân izole bir ortamda veya işyerlerinin yoğun olduğu bir caddede ise mesela, varsın 24 saat açık olsunlar zaten. Ne olur ki?
Yurtdışında Doğu/Batı birçok ülkede/şehirde yıllarca yaşamış biri olarak hemen söyleyeyim buralarda 24 saat açık birçok yer vardır. Gece yarısı saat 3:00’te market alışverişi bile yaptığım vakidir. Ülkemizde nüfusun yoğun olduğu yerlerde ve tabii Başkent’imiz Ankara’da ticaratte zaman kısıtının gevşetilmesi ve hatta yeniden düzenlenmesi süper olmaz mı sizce de? Bence Ankaralı’ya verilecek en güzel hediyelerden biri bu olabilir. Daha fazla özgürlük ve her daim canlı bir Ankara ! Bence bu “alışveriş festivali” vb. hareketlerle ticareti suni ve geçici canlandırma çabalarından çok daha mantıklı olur ve Ankara’yı da daha az moloz bir Başkent yapar, orası kesin!
Ankara’nın ve belki de Türkiye’nin en iyi süpermarketi, Beğendik Çayyolu
Hatırlıyorum ülkemizde ve Ankara’da bugünkü gibi bir çok alışveriş merkezi yokken, Kocatepe Camii’sinin altında bir Beğendik mağazası vardı ve buraya girince ürün çeşitliliğinden çok etkilenmiştim. Tabii sonraları bir çok güzel alışveriş merkezleri açılınca bu mağazanın bir esprisi kalmadı ve Ankara’lılar tarafından adeta Beğendik markası unutulmaya yüz tuttu, uzunca bir süre. Her ne olduysa birden bire, 4-5 ay evvel, Beğendik Mağazaları bir atılım yapmaya karar verdi ve Ankara’nın en güzel, en modern, en ihtişamlı marketini yarattılar.
Bu markette yok yok resmen. Kendi meyve ve sebzelerinizi toplayabiliyor, dilerseniz kafe’sinde harika bir ortamda çay içiyor veya süper yemeklerini çok ucuz fiyatlarla, açık büfe usülü tadabiliyorsunuz. Ben bir “Somon Izgara” aldım. Fiyatı 7.90 TL idi. Süper bir fiyat, ayrıca kola da limitsiz. Çalışanları güleryüzlü ve yardımcı, park yeri problemi yok ve müşteri rahatı için her şey düşünülmüştü, gerçekten etkilendim.
Bu mağazayı ben de (bana yakın olmasına rağmen) yeni gördüm, görmeyen Ankara’lılar ve özellikle diğer market sahiplerinin incelemesini ve feyz almasını şiddetle öneririm. Sizlere birkaç resmini çektim aşağıda…
Kolaaaa.. Cola Turkaaa, görüntüsü amele! kola
Amerika’da okurken 2003 yılı civarında “Cola Turka” reklamları, Amerikan Komedi aktörü Chevy Chase ile çıkış yapmıştı, Amerika’da olmanın verdiği vatan özlemi ile de birleşince, oraya bile yollanan Cola Turka’ları arkadaşlarla kapışmıştık, Boston’da bir Ermeni marketinde bulunca hiç unutmuyorum. Ama o “gaz” yaklaşık 6 ay filan sürdü. Aradan tam 10 yıl geçti ve bugünkü geldiğimiz noktadayız ve durum da oldukça kötü. Yenildik yani bir nevi, Amerika’lılara yine ve yeniden, hem de doğru dürüst bir savaş bile vermeden.
Cola Turka o günden bu yana kendini yenileyemedi, tadını yenileyemedi, reklamları ise neredeyse yok gibi. Geçenlerde yeni bir şişesi çıktığını görünce heyecanlandım ve aldım bir tane. Bu şişe gerçekten de daha asil duruyordu. Ancak bunu ve Cola Turka ürünlerini genel olarak bulmak gerçekten çok zor. Bazı marketlerde hâlâ eski tip 1 litrelikler dolaşıp duruyor, 2 litrelikleri ise pek yok, yahut Çankaya civarında fazla rağbet görmüyor da olabilir. Bu yokoluş nedendir bilemiyorum ama, stratejik bir yanlış yapıldığı aşikâr bence.
Türkiye’nin bir kolası olması lazım ve Cola Turka da bu konuda güzel bir isime ve olanaklara sahip. Bence Ülker’in artık bu konuda bir atılım yapmasının zamanı geldi de geçiyor bile. Milli Kola’mızı bize yeniden sevdirmeli diye düşünüyorum. Yoksa Amerikan firmalarına para ödemeye devam edeceğiz.
Benim beyin fırtınama göre yapılması gerekenleri aşağıda listeledim. Bunlardan birkaçı bile yapılsa sonucun olumlu olacağını düşünüyorum.
1. Kola’nın tadını müşteriye sormalı. Örnek 3 değişik (Beta) tad yapılabilir ve bunlardan hangisini seçiyorsunuz bize SMS ile iletin vb. denilebilir. Bunu teşvik etmek için de SMS gönderenlerin arasından seçilenlere ödül vb. verilebilir. Sonra da en çok beğenilen tada doğru yönelinebilir.
2. Dizayn konusunda da müşteriye sorulabilir. Kesinlike şu andaki “amele” görüntülü, berbat tasarımdan çağdaş bir sticker’a geçilmeli. Bayrağımız kullanılabilir bir yerinde ve kırmızının tonu çok daha asil bir tona getirilebilir, belki de fosforlu veya parlak, keza ambalaj çok önemli. Şişe dizaynı da bence değiştirilmeli. Bu konuda örnek alınması gereken firma Uludağ firması olabilir, her türlü ürünün şişesi çok güzel. Ülker’de “Granini” adındaki yeni meyve suyu ürünlerinde bunu görüyorum (güzel bir ananas dizaynı güzel olmuş) ama bu sefer bu meyve sularının 100% olanı yok. Demekki yapılabiliyor.
3. Daha çok ve esprili, Milli duygularımızı ön plana çıkaran reklamlar çekilebilir (Derby firmasının bir zamanlar tutan “Ali Destero” su vardı mesela, bence başarılıydı. Örneğin geçen Ramazan ayında Coca Cola bile bizim ananevi sofra yapımızı, çocuğun fırından ekmek alışın filan işlerken. Asıl Milli Kola’mız Cola Turka’dan hiç bir şey çıkmaması beni çok üzmüştü açıkçası.
4. Restoranlara ve Marketlere, Ülker’in prestijini kullanarak Cola Turka’nın empoze edilmesi ve satışı için taktiksel metodlarla öne çıkarma yoluna gidilmesi de bence etkili olacaktır. Kimi restoranda kola genelde direkt bardakta gelir ve kimse onun hangi kola olduğunu bile bilmez ve içilir. Ya da zincir restoranlarda musluklardan akan Kola kimin malı acaba? Bunu da bilmeyiz aslında veya oradaki butonlara bakmayız bile dikkatlice sadece renklerine göre kategorize ederiz çabucak.
5. Cola’nın Zero’su gibi bir “brand” çıkarılmalı ve bunun da rengi siyah olmalı, keza Zero çok tuttu ve eminim CocaCola’ya çok para kazandırıyordur. Bunun için de yine 3-4 çeşit sıfır kalorili kola çıkarılıp halka tad tercihleri sorulabilir. Bir de burada bence doğal tatlandırıcılar (pahalı da olsa) kullanılarak. “Kaliteli ve kanser yapmayan tatlandırıcılar ile sizi düşünüyoruz” mesajı verilebilir.
6. Resmi kurumlara, Bakanlıklara hatta meclise bile “Türk Malı Kola” diye empoze edilebilir ve burada sadece Cola Turka kullanılması ile damak tadı’nın Cola Turka’ya doğru kaydrılması sağlanabilir.
7. Cola Turka’nın kendi “wending machine” leri olabilir. Burada bu yeni çıkan güzel şişelerden tutun, 1 litrelik ve hatta 2 litrelikleri bile satılabilir. Şu andaki makinalar sadece teneke kutuları satarken bu güzel bir yenilik yaratabilir. Örneğin inşaatta çalışan bir işçi gidip bir markette sıra beklemektense buraya para koyup almayı tercih edecektir.
8. Türk Hava Yolları ile anlaşılıp, Anadolujet, Pegasus gibi Türk hava yolu şirketlerinin bu kolayı kullanması teşvik edilebilir.
Buna benzer daha birçok unsur var ama, burada Ülker gibi büyük bir firmaya akıl öğretiyormuş gibi olmak istemiyorum. Sadece bir tüketici olarak Milli Kola’mızı geriye kazanmak istiyorum. Çok daha kaliteli, güzel tadlı, kaliteli, Zero’lu yenilenmiş ve yeniden keşfedilmiş bir Cola Turka herkesi yeniden heyecanlandıracaktır bence.
Hooop, O zaman yeniden
“Colaaaa, Cola Turka. Sağlıklı, leziz kola. İçimi müthişşş kolaaaaaaa.”
……….
TAT bi Makara
Bu tatlı ile dün tanıştım ve tadı bir harika. Başka yerde varmı bilmiyorum ama, Tunalı’da Birlik Sandwich adlı mekânda var. Tatlı’nın görünümü aslında bir arı kovanını andırıyor.Kovanın dışını fındıkla kaplıyorlar ve içine de dilediğinize göre tarçın, pudra şekeri, krem çikolata vb. unsurlar koyabiliyorlar. Hamurun üstü kıyır kıyır ve bir böreği andırıyor, bir bakıma da waffle’a benziyor keza ona da yine isteğe bağlı eklentiler katılabiliyor. Ben kendi adıma bu tatlıyı, waffle’dan daha çok sevdim, daha hafif ve daha lezzetli geldi bana.Yapılışı biraz uzun sürüyor 10dk. civarında (keza sıfırdan pişiriyorlar) ama, beklemeye değiyor. Merak edenler için, fiyatı 7 TL ve üzerindeki eklentilere göre fiyat biraz daha artabiliyor.
Burada çalışan arkadaş ta, çok cana yakındı, ismini almayı unuttum ama, “abi ben de çıkayım resimde, belki ünlü olurum” dedi ve üstteki pozu verdi… Şimdi ünlü oldu bence, en azından Ankara çapında 🙂
Klasik baklava, künefe, şöbiyet harici, daha hafif ve değişik bir tatlı arayan Ankara’lılar size sesleniyorum! “Tadın bi makara”.
Ankara’nın en iyi eğlence ve yemek mekanları
Four Square sosyal imleme ve paylaşım platformu tarafından en çok “check in” yapılan. Ankara’lıların en çok tercih ettiği mekanların listesi Blog Ankara’da.
Siz ce bu mekanlar, doğru tespit mi? Lütfen düşüncelerinizi veya sizin keşfettiklerinizi bizimle paylaşın.
BARLAR
Zeki Bar
Sakal
Bomonti Brasserie
Havelka
Italic
FlatX2
GAGA Manjero
Nada
Cafe Bien
Siyah Beyaz
PUBLAR
Bigos
Sekans
Tapas
Big Yellow Taksi Benzin
SPR Pub
Seven Sport’s Pub
Drunk Pub
November
Pool Pub
Garaj 55
GECE KULÜPLERİ
Escape
Suite 34
Çengel
Room Club
Archie’s
Murphy’s
Manastır
Section
No Name
Salata
CAFELER
Tint Cafe-Bistro
The House Cafe
Seyir Cafe
NumNum
Shisha Cafe-Bistro
Aylak Madam
Café des Cafés
Park Ehlikeyf
Melon Cafe
Turta Home Cafe
RESTORANLAR
Branca
S’LO
Meşhur Tavacı Recep Usta
Big Chefs
Cookshop
Baklavacı Hacıbaba
NumNum
Midpoint
Fige Restoran
Pancar
BALIKÇILAR
Trilye
Kolyoz
Balıkçıköy
Kumsal
Ayvalık Meze Balık
Tunalı Balıkçısı
Ümitköy Balıkçısı
Fevzi Hoca
Kalbur
Buğu Balıkevi
Ankara Tunalı’da Starbucks alternatifi sıcak bir mekan
Ankara Tunalı’da güzel bir kahve mekanı arıyor ve Starbucks’tan daha ucuz ama bence daha konforlu ve sıcak bir ortam istiyorsanız, Cafe Stockholm o aradığınız yer olabilir. Yeni açılan bu mekan gayet havalı da… Tek dikkat edilmesi gereken nokta büyük kahveleri çorba fincanında, o nedenle ufak yeterli olacaktır, ya da sabaha kadar uyku tutmayabilir 🙂 Bu arada çalışanlar da süper nazik ve güleryüzlüler.
Ankara’da en iyi Kumpir – Otantik Bestekar Sk. Kavaklıdere
Ankara’da kumpiri bildim bileli bir burası doğru dürüst ve gerçekten lezzetli yapar. Bu mekan birkaç tadilat geçirdi ama benim favori yerlerimden biri. Çalışanlar ve sahibi de çok nazik insanlar, ayrıca kumpirleri de süperrr.
Burası Bestekar sokağın hemen başında, Tunalı girişinde bulunuyor. Bir Ankara markası olan Otantik’i deneyimlememiş olan varsa, kumpir’in Ankara’daki yuvası burasıdır. Size burasının bugün çektiğim resmini paylaşıyorum. Turuncu, turuncu çok sevimli görünüyor.
En iyi beze Ankara’da Kafes Fırın’da yenir
Burada birçok çeşitli ve kooocaman bir beze ile tüm tatlı ihtiyacınızın fazlasını giderebilirsiniz. Ben bu tatlıyı çocukluğumdan beri çok severim, tabii o zaman bu denli güzel ve çeşitlileri yoktu. Kafes Fırın’dakilerde özellikle harikulade. Ben en çok yaban mersinli olanını sevdim. Kesinlikle Ankara’da bulabileceğiniz en iyi beze bu. Fiyatı da 8 TL.
Beze yani dünya da bilinmiş diğer adıyla “Meringue” İsviçre”nin Meiringen kentinde “Gasparini” isimli bir İtalyan şef tarafından yaratılmış bir tatlıdır.
En iyi Lahmacun Ankara – Urfalı Hacı Mehmet
4-5 yıldır devamlı gittiğim bir mekan olan bu restoran’ın en önemli özelliği bence lahmacun’u, özellikle de acılı olanı (urfa isotu ile yapıldığından) mükemmel ve çok ta acı değil, urfa isot’unun özelliği zaten çok acı olmamasıdır bu arada…
Ankara’da bir çok yerde lahmacun denememe rağmen bu tadı hiçbir yerde bulamıyorum. Eğer sizin de canınınız harika bir lahmacun isterse bence Çankaya, Yıldız kavşağında bulunan bu mekanı ziyaret etmenizi şiddettle tavsiye ederim. Üstüne de harika bir çay.. mükemmel olur.
Bu arada Lahmacun’un fiyatı dün itibariyle 5 TL ve kesinlikle değer.. Unutmadan, eğer çocuklarınız varsa alt katta onları eğlendirebilecek ve sizin de üst kattan seyredebileceğiniz bir oyun salonu var, dolayisiyle çocuklu aileler için de gayet uygun….
Şimdiden, Afiyet Olsun.